1951 yılında dünyaya gelir Williams.
Çocukluğunu Michigan’da geçirir. Sırasıyla okul ve üniversite sıralarından
geçer. Oyunculuk ve güldürü yeteneğini fark ettiğinde ise özel beceri
gösterenlerin alındığı bir yer olan New York’taki Julliard Okulu’na kaydını
yaptırır. Özellikle komedi için nadir bulunan bir yüze sahiptir. Buradaki
eğitimini tamamladıktan sonra yavaş yavaş gösteri dünyasına adım atmaya başlar.
“Mork, Orsen’i arıyor, cevap
ver”
Williams, NBC’de yayınlanan
lakin pek de başarılı olmayan “The Richard Pryor Show” programının hemen
ardından “Happy Days” adlı dizide oyunculuk kariyerine başlar. Bu dizide Mork
adında uzaylı bir karakteri canlandırır ve izleyici tarafından çok sevilir.
Mork karakterinin bu kadar popüler olması yapımcıları da oldukça şaşırtır ve
karakter diziden koparılarak Williams’ın başrolünde olduğu “Mork and Mindy”
adlı yeni bir dizi meydana getirilir. 1978-82 tarihleri arasında yayınlanan
program amiyane tabirle tutar. Williams, ömrü boyunca görmediği bir sevgi ve
itibar kazanır. Dizinin kendisine kazandırdığı popülerliği uzun bir süre
kullanır Williams. 80’li yıllara doğru stand-up şovları yapmaya başlar. Bir süre
böyle devam eder. Sinemaya “Temel Reis” filmi ile adım atar. Beyazperdede
adından söz ettirmesi ise 1987 yılında “Good Morning, Vietnam” filmi sayesinde
olur. Film ve canlandırdığı Adrian Cronauer karakteri o kadar ses getirir ki
Williams bu rolle hem Altın Küre ödülünü kucaklar hem de Oscar ve BAFTA gibi
ödüllere aday gösterilir. Williams, sinemada artık kendi yolunu bulmuştur.
“Sözümün kalmadığı tek an”
1989’da belki de kendi adıyla
en çok anılacak film olan “Ölü Ozanlar Derneği”nde boy gösterir Williams.
Filmdeki öğrencilerin “o captain, my captain” nidaları eminim hepimizin
kulağında. Bir neslin hayata bakış açısını değiştiren film olarak anıldı çoğu
zaman “Ölü Ozanlar Derneği”. Ve Williams, gerçek manada hayranlarının gönlünde
güzel öğretmen John Keating karakteriyle taht kurar. Lakin henüz zirveye
çıkmamıştır Williams. 1997 yılında “Can Dostum” filmiyle En İyi Yardımcı Erkek
Oyuncu dalında Oscar’a uzanır. Ödülü alırken, “Söyleyecek sözümün kalmadığı tek
an” olarak tarif eder içinde bulunduğu halet-i ruhiyeyi.
Kariyer olarak oldukça iyi bir seviyeye gelmiştir. Oscar ödülünü kucaklaması, kendisinin aranan adam olmasına sebep olmuştur. Rüştünü ispat etmiştir artık. Etmiştir lakin hayatı boyunca kendini aralıklarla gösteren pek çok sorun da oldukça yıpratmaktadır Williams’ı. Alkol ve uyuşturucu problemi, bir karabasan gibi takip eder kendisini. İlk ciddi işi “Mork and Mindy”den beri bağımlıdır alkole. Defalarca tedavi görür, lakin derdine derman bulamaz. Ölü Ozanlar Derneği’nde, “İnsan sadece hayallerinde özgürdür.” repliğini dile getirirken kendinden de bir şeyler katar adeta bu sözlerin içine.
Ömrü boyunca neredeyse her yıl en az iki filmde rol alan Williams, çalışmalarının karşılığını 1 Oscar, 2 Emmy, 6 Altın Küre, 6 Grammy ve 2 Sinema Oyuncuları Derneği ödülüyle aldı. Mutlu muydu peki? Williams’ın intiharı hepimize şunu da hatırlattı aynı zamanda. Olabildiğince neşe dolu ve hayatı ti’ye alan insanların da içinde fırtınalar kopar. Çoğu zaman onların gamsız ve hayatta hiçbir dertleri olmayan insanlar olduğunu düşünürüz. Lakin kazın ayağı hiç öyle değildir. Onların da dertleri ve kederleri vardır, yüreklerinde fırtınalar kopar.
Christopher Reeve’i güldüren
ilk insan
Robin Williams, Juillard
Okulu’nda eğitim görürken en yakın arkadaşı Süpermen karakteriyle hepimizin
aklına kazınan Christopher Reeve’di. O kadar yakın arkadaşlardı ki Williams ve
Reeve aynı odada kalıyorlardı. Oyunculuklarının gelişmesi konusunda
birbirlerine katkıları ise oldukça büyüktü. Bir gün Reeve, at üstündeyken
geçirdiği kaza sonucu felç oldu ve depresyona girdi. Yüzü bir türlü gülmüyordu.
Williams bir gün yüzüne farklı bir insan suretinde maske yaptırarak doktor
kılığına girer ve Rus aksanıyla Reeve ile bir süre konuşur. Daha sonra ise bir
anda maskeyi çıkarır, “Sürpriz!” diye bağırır. Böylece Christopher Reeve’i
yaşadığı kaza sonrasında ilk güldüren Robin Williams olur.