Efsane süper kahraman Batman’in
gizli kimliği Bruce Wayne, DC Comics’in yayınladığı 40. Batman sayısında öldü.
Gotham şehri üzerinde büyük emekleri vardı. Kentin azılı düşmanlarına karşı hep
dimdik durdu. Şimdiyse artık kara toprağın…
20. yüzyıl, pek çok süper
kahramanın hayatımıza girdiği bir yüzyıl oldu. Bazen yaşadığımız şehri bazen de
dünyayı kötü adamlardan kurtarışlarına şahitlik ettik. Neredeyse hepsini
sevdik, eksikliklerimizi onların kusursuzluğu üzerinden kapatmaya çalıştık belki
de. Evet, geçtiğimiz hafta yayımlanan Batman çizgi romanının son sayısında
Joker ile kavga ettiği sırada parçalanan bir mağaranın içinde hayatını kaybetti
Bruce Wayne, nam-ı diğer Batman. Aslında bu ilk ölüşü değil. Cümlenin
tuhaflığının farkındayız fakat Çizgi roman yazarı Grant Morrison’ın ‘Batman
R.I.P’ hikâyesinde de ölmüştü Bruce. Lakin birkaç dakika sonra yaşadığı ve
aslında zamanda yolculuk yaptığı ortaya çıkmıştı. Fakat bu sefer gerçekten
ölmüş gibi görünüyor.
Aslında diğer bütün süper
kahramanlardan ayrılan bir kişiliği var Batman’in. Diğer kahramanların
insanüstü oluşlarına karşın, o hep insanîdir. Gözlerinden çıkan ışınlarla bir
kayayı parçalayamaz belki ama küçük yaşta kaybettiği anne-babasının hüznü hep
gözlerindedir. Anlayacağınız, o da bir insandır. Belki de bu yüzden Batman’de
diğerlerinden daha farklı, daha bizden birini buluruz. Neredeyse 80 yıldır
hayatımızda olan Bruce Wayne’in, diğer adıyla Batman’in ölmesinin akabinde,
kendisinin ihtişamlı geçmişine ışık tutalım istedik. Tanımayan yoktur gerçi ama
ola ki varsa, tanıtmak boynumuzun borcu vesselam…
1939’dan bugünlere…
Batman karakterinin fikir
babası Bob Kane. Kendisinin esinlendiği üç kaynak ise meşhur oyuncu Douglas
Fairbank’in canlandırdığı Zorro tiplemesi, Leonardo Da Vinci’nin icatlarından
biri ve 1930 yapımı ‘Bat Whispers’ adlı bir film. Bugünkü Batman imajı ise
yazar ve çizer Bill Finger ile birlikte ortaya çıkmış. İlk defa 1939 yılının
Mayıs ayında Detective Comics’in 27. sayısında çizilen bir çizgi roman
kahramanı olarak ortaya çıkar Batman ve Bruce Wayne’in kimliği ardında
gizlenir. Milyarder sanayici ve hayırsever bir işadamı olan Wayne, henüz çocuk
yaştayken anne ve babasının öldürülmesine şahit olmuştur. Kendini eğittikten
sonra da yarasa temalı kostüm ve ekipmanlarıyla suça karşı savaşmaya başlamış
ve lüks hayatını arkasına gizlenerek Batman olmayı seçmiştir.
Adı neden Bruce Wayne?
Batman’i canlandıran Bruce
Wayne karakterinin adının bu olmasının da bir sebebi var. ‘Bruce’ kısmı bir
İskoç vatansever olan Robert the Bruce‘dan, Wayne kısmı ise devrimci general
‘Çılgın Anthony Wayne’den geliyor. Batman’in bu iki isimden aldığı çok özellik
var.
Düşük satışlar Batman’i
öldürüyordu!
Batman, ilk ortaya çıktığı
zamanlarda düşük çizgi roman satışları yüzünden az daha ölecekti. Evet, yanlış
duymadınız. DC Comics, Batman’in ilk yıllarında düşük satışlar sebebiyle
Batman’i öldürmeyi planlıyordu. Allah’tan daha sonradan durumlar düzelmiş de
Batman gibi bir süper kahramandan mahrum kalmamışız. Ekonomik nedenlerden dolayı
Batman’in hiç duymamış olmak güzel olmazdı herhalde.
EN AZILI DÜŞMANLARI
Joker: Why so serious?
En az Batman kadar meşhur bir
karakter Joker. Ve Batman’in en büyük düşmanı. Çizgi roman serisinde ve sinema
filmlerinde diğer düşmanlara kıyasla daha fazla yer aldı ve Batman’i en çok
etkileyen, sinir eden ve uğraştıran bir karakter oldu. 2008 yılında The Dark
Knight filminde Heath Ledger’ın canlandırdığı bu karakter ise unutulmazlar
arasına girdi ve en iyi Joker performansı olarak adlandırıldı. Aradan çok
geçmeden oyuncu Ledger’ın hayatını kaybetmesi ise performansı daha da unutulmaz
kıldı.
Kırmızı başlıklı Red Hood
Batman tarihindeki en gizemli
karakterlerden biri Red Hood. Pek fazla bilinmemesinin sebebiyse sinema
filmlerinde kendine yer bulamaması. Oysa o da Batman’in azılı düşmanlarından
biri. Red Hood, giydiği takım elbiseye kırmızı bir pelerin ve fanus benzeri
kırmızı bir kask takıyor. Joker kadar olmasa da ona yakın bir delilik oranına
sahip. Kısacası o da biraz psikopat.
Bane: Kötülerin kötüsü
Batman’in baş düşmanlarından.
Acımasızlığıyla ünlü. ‘Batman’i kıran adam’ olarak da biliniyor. Bildiğiniz
ortadan ikiye kırıyor Batman’i, öyle de deli bir karakter. Beynine ve
damarlarına venom verildikten sonra şişiyor ve adeta kuduruyor. Kafasında
sürekli bir maske bulunuyor.
ŞANINA YAKIŞIR ÜÇ FİLM
Batman (1989)
Tim Burton’un Batman’e el
atması, bir nesle Batman’i tanıtan ve sevdiren bir hamle olmuştu. Michael
Keaton, Bruce Wayne rolünün altından kalkmıştı kalkmasına lakin bir isim vardı
ki Joker karakterini beyazperdede başka bir yere taşıdı. Sinemanın şeytan
bakışlı adamı Jack Nicholson, tam bir Joker olmuştu. Eminiz, o muzip
gülümseyişi hâlâ herkesin hatırındadır.
Batman başlıyor (2005)
Adından sıkça söz ettiren
yönetmen Christopher Nolan’ın kendine has üslubuyla Batman üçlemesine
girişmesi, başta Batman hayranları olmak üzere tüm sinemaseverleri
heyecanlandırmıştı. İlk filmi ‘Batman Başlıyor’ ile farklı bir ‘Batman’
portresi çizeceğinin sinyallerini de vermişti. Nitekim tatmin edici ve gelecek
filmler adına heyecan uyandırıcı bir yapımla karşı karşıyaydık. Tahminlerde
yanılmadık.
Bruce Wayne’i en iyi anlayan
yönetmendi Nolan hiç şüphesiz. ‘Kara Şövalye’ de onun en afilli, karanlık ve
sağlam eseri. Batman’in her şeyden önce bir insan olduğunu ortaya koyuyordu
film. Karşısında ise tam anlamıyla Joker gibi bir Joker vardı. Heath Ledger’ın
inanılmaz bir performansla canlandırdığı Joker karakteri, geçilmez denilen Jack
Nicholson’un performansının da birkaç tık üzerindeydi. Sırf Joker için bile bu
film izlenir.
Silaha tövbeli süper kahraman
Pek çok kişi bilir ki Bruce
Wayne, ailesi silahla öldürüldüğü için silahlardan nefret ediyordur. Fakat
çizgi romanın ilk yıllarında bu böyle değildi. Batman, ilk yıllarında sağa sola
ateş edip duruyordu. O yıllarda Batman dövüşmekten çok silahla işlerini
hallediyordu fakat Batman’in yaratıcısı Bob Kane, kahramanımızın bu halini
beğenmeyerek silahı sonsuza kadar Batman’e yasakladı.
Bruce Wayne olmasaydı da
olurdu!
Başlığı okuduğunuzda ‘Nasıl
yani?’ diyebilirsiniz. Açıklayalım: Batman çizgi roman serisinin ‘Flashpoint’
adlı hikâyesinde Flash geçmişe gidip istemeden tarihin ayarlarıyla oynamıştır.
Bu gerçeklikte ise Batman’in anne ve babasının öldüğü gecede onların yerine
Bruce ölmüştür. Babası Thomas Wayne intikam için yemin etmiş ve Batman
olmuştur. Ama Batman şiddeti sever, silah ve el bombalarıyla bütün işlerini
görüyordur.
Gotham: İsminde bile bir heybet
var
Batman’in suçlularla savaştığı
ve orada doğup büyüdüğü şehir Gotham, aslında çizgi romanın ilk sayılarında
yoktu. Batman, New York şehrinde suça karşı savaşıyordu. Şehre sonradan Gotham
ismi verildi. Batman yazarı Frank Miller’a göre “New York’un gündüz hali
Metropolis (ki burası Superman’in şehridir), gece hali de Gotham’dır.” diyordu.
Ekstra bilgi: Aslında Gotham, Batman dünyasında kullanılmadan çok önce New
York’un bilinen diğer isimlerinden biriydi.