Doğal ve tarihî
zenginliklerle bezeli Anadolu'da öyle çok dikkat çekmeyen güzellikler var ki. Hanları, camileri, kervansarayları, medreseleri, höyükleri ve vadileriyle
Anadolu’nun adeta saklı cennetlerinden biri Aksaray. Baştan peşin peşin
söyleyelim, hem kültürel hem de doğal güzellikleri yönüyle bu kadar hoş bir
şehir beklemiyorduk. Dolayısıyla kenti gezip gördükten sonra kendi kendimize
biraz hayıflanmadık değil. Şunu da belirtelim; Aksaray, etrafındaki birçok
büyük şehrin gölgesinde kalmış. Yerel halk bu durumdan oldukça üzgün. Kayseri
ve Nevşehir’in sahip olduğu turistik reklamı bir türlü sergileyemiyor bu şehir.
Biraz gölgede kalması da bundan olsa gerek.
Genelde
İstanbul’daki Aksaray semti ile şehir olan Aksaray hep karıştırılır. Fakat
bunun da bir hikâyesi var. Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u
fethettiğinde Aksaray ili, Anadolu ve imparatorluk için oldukça önemli bir
merkezmiş. Şehir manevî yönden oldukça önemli isimlere ev sahipliği yaparken
Anadolu’nun merkezinde bulunmasından ötürü stratejik bir konuma sahipmiş. Fakat
İstanbul fethedildikten sonra Fatih Sultan Mehmet, pek çok Aksaraylıyı
İstanbul’a yerleştirmiş. İstanbul’daki Aksaray’ın ismi buradan çıkmış. Laleli
de böyle kurulmuş, Ortaköy de. Aksaray kentinde Laleli ve Kurtuluş mahalleleri
ile Ortaköy ilçesi olduğunu eminiz duymamışsınızdır. Fatih döneminde İstanbul’a
gitmeyip de Aksaray’da kalanların oturduğu mahallenin adı ise Kalanlar
Mahallesi. Bugün hâlâ böyle bir mahalle var.
Şehre
girdiğimiz anda tüm heybetiyle Hasan Dağı karşılıyor bizi. Görüntüsüyle bizleri
selamlıyor adeta. Başı dumanlı, zirve tarafları karlı. 3268 metre yüksekliğiyle
de Orta Anadolu’nun en yüksek dağlarından biri. Sadece bu görüntüden ibaret
değil Hasan Dağı. Yaz-kış hem spor aktivitelerine hem de kültür turizmine ev
sahipliği yapıyor. Dağın yamaçlarına doğru yürürken pek çok kilise ve Selçuklu dönemi eseriyle karşılaşıyoruz. Yolumuza devam ederken Ihlara Vadisi sapağına
çeviriyoruz direksiyonumuzu.
Amerika’nın Grand Canyon’u varsa bizim de Ihlara Vadimiz var
Güzel bir hava.
Sarı yeşil ağaçların hüzünlü görüntüsü, usul usul akan Melendiz Çayı’nın sesi,
güneşin enfes renkleriyle buluşunca, o kadar dinlendirici bir tablo ortaya
çıkıyor ki, burası Ihlara Vadisi. Dünyada görülmesi gereken doğal güzellikler
sıralamasında ilk on içinde yer alıyor vadi. Hasan Dağı üzerindeki lavların
aşınması sonucunda oluşan Ihlara Vadisi, hem sahip olduğu peri bacalarıyla
doğal güzellikleri içinde barındırıyor hem de spor amaçlı gelen turistlere
yürüyüş imkânı sağlıyor. Melendiz Çayı, milyonlarca yıllık bir sürecin sonunda
14 kilometre uzunluğunda ve yüksekliği yer yer 100-150 metreye ulaşan kanyon
görünümlü bu vadiyi meydana getirmiş. Turistik amaçla özel düzenlemeler de
geçirmiş olan vadiye yaklaşık 400 basamaklı bir merdivenle inilebiliyoruz.
Ihlara
Vadisi’nin tarihi 6. yüzyıldan başlıyor. Vadi boyunca yürüdükçe kayalara
oyulmuş sayısız barınaklar, mezar ve kiliselerle karşılaşıyoruz. Hem doğal bir
ortamda yürüyüş yapıyor hem de tarihi eserlere tanıklık ediyoruz. Uzunca bir
yürüyüşten sonra güneşin batışına az bir zaman kaldığını fark ediyoruz. Suyun
üzerine ışıl ışıl akseden güneş erken batmamak için nazlanırken biz de bunu
fırsat bilip hızlanıyoruz. Bunca yol yürümemize rağmen yorulmuyoruz adeta. Vadiden
çıkıyor ve şimdi de rotamızı Aksaray’ın en önemli manevi yüzü olan Somuncu Baba
Külliyesi’ne çeviriyoruz.
Somuncu Baba’nın diyarı
Somuncu Baba
denildiğinde akıllara genelde Malatya’nın Darende ilçesindeki türbe gelir.
Lakin işin aslı gerçekten de öyle mi? Aksaray halkı, başlı başına bu konudan
oldukça muzdarip. İnsanlarla konuştuğumuzda da ilk yakındıkları şey bu konu
oluyor: “Somuncu Baba’nın kabri aslında buradadır, biz yeterince anlatamadık,
tanıtamadık. Biz de Somuncu Baba’nın evlatlarıyız. O, burada medfundur!”
Aksaraylılar böyle diyor. Sahi, Somuncu Baba’nın türbesi gerçekten nerede?
Aslında her ne kadar iki şehir bu türbenin kendi illerinde olduğunu iddia etse
de kesin bir sonuca varamayacaklarında aynı fikirdeler. Aksaray İl Kültür ve
Turizm Müdürü Mustafa Doğan, yüzde yüz Somuncu Baba’nın medfun olduğu yer
Darende ya da Aksaray’dır demiyor lakin eldeki güçlü kanaatler, bu zatın
kabrinin Aksaray’da olduğunu destekliyor. Birçok akademik kaynak, tabakat
kitapları ve Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Somuncu Baba’nın Aksaray’da medfun
olduğu görüşünü vurguluyor.
Yakın zamanda
oldukça geniş çaplı bir restorasyondan sonra Aksaray halkı, Somuncu Baba
Külliyesi’ne kavuşmuş. Külliyede Şeyh Hamid-i Veli’nin camisi, çilehanesi ve
türbesi dâhil pek çok güzel yapı bulunuyor. Somuncu Baba’nın Aksaray’daki
kabrinin üzeri üzüm salkımlarıyla bezenmiş asma yapraklarıyla gölgeleniyor.
Hazirede ise onun soyundan gelenler yatıyor. Fakat bu türbenin şöyle bir
özelliği var. Türbe, darü’l-ervah denilen geniş bir mezarlığın içinde yer
alıyor. Gelin bu mezarlıkla ilgili Evliya Çelebi’nin söylediklerine kulak
verelim: “Bu şehirde yedi binden fazla büyük evliyanın yattığı söylenir.
Darü’l-ervah denilen bu yere nice defalar nur inmiştir. Üzüntülü olan bir kimse
burayı ziyaret etse, üzüntüsü gider.” Şimdilerde gayet güzel bir Somuncu Baba
Külliyesi’ne sahip olan Aksaray halkının en büyük isteği ise zihinlerdeki
yanlış algının kırılması.